aysetatileciksin

İzmir bizim kalemiz mi?

Posted on: Mayıs 23, 2018

-Bu bir olay yeri incelemesidir. Olayla ilgisi olmayan sade vatandaş, çizginin dışında beklesin ki güvende olsun. Yaz evladım.
Olay yeri: İzban durağı-İzmir
Olayın tanımı: Berkay Çiftçi adlı lise öğrencisi olduğu öğrenilen şahıs, tellerden atlamak suretiyle perona ulaşmak isterken trenin çarpmasıyla can vermiştir.
Şüpheliler: Artı para, gizli zam…Biri itmiş de olabilir. Katil varsa olay yerine dönecektir. Güvenlik kameralarının takip edilerek…
-Amirim intihar vakası gibi duruyor bence.
-Haklısın evlat, belki de üniversite sınavı nedeniyle bunaldı çocuk. Yaz yaz sen öyle yaz. Aman belediyemize zeval gelmesin de. İzmir bizim kalemiz.

İzmir, bizim kalemizdi bir zamanlar. Hasan Tahsin ilk kurşunu attığında, karargah olarak kullanılan Latife Hanım’ın konağında İzmir’in Kavakları türküsü gözyaşları eşliğinde söylendiğinde. Yoksul ve namuslu halk kurtardı İzmir’i düşman işgalinden. “Gayrık yeter!” diyerek, ağır ellerini karanlığın kenarından toprağa basıp doğruldu da o halk, düşürmedi kaleyi. Sonra Kadifekale’den inip Kordon’da ekmeğinin peşine düşen Mardinli midyecinin halinden anlamaz oldu İzmirli. “Kordonboyu faytonlarrrr” filan yani. Ayağında terlikleriyle İztoban’da kitap okuyan çocuk en fazla “İztoban kekosu” olarak yerini aldı sosyal medyada. Ama olsun, İzmir bizim kalemizdi. Belediyeyi kimselere kaptırmazdık. Başka bir iktidar alanı kalmadığından o belediyenin başkanı diğer partili mevkidaşları gibi partiyi dizayn etmeye çalışırdı sonra. Olsun, kalemiz düşmesin de. Kordon buram buram lağım kokardı kalemizde. Kalemizi düşürmezdik fakat.
Dino Buzzati, başyapıtı Tatar Çölünde kimsenin uğramadığı, kuş uçmaz kervan geçmez bir sınır bölgesinde bir kalede görevli olan bir subayı anlatır. Usta yazar, romanın kahramanının alacakaranlıkta kendi pelerininin rüzgarda salınışına duyduğu hayranlığı kelimelerle öyle bir resmeder ki, o pasajı okuduktan sonra anlar okuyucu, kendisinin de koruduğu ne idüğü belirsiz, ikiyüzlü, gülünç kalelerini yıkması gerektiğini. Hepsi birer süper kahraman edasıyla, kendi pelerininin rüzgarda salınışına hayran, ideolojik bir temeli olmayan politikaların sahipleri, kurucu partide kendi makamlarını kaleleri yaptıklarından, halka değmeyi seçim çalışmalarında vatandaşı kollarından tutup zorla “amcacım, teyzecim” diye diye çektirdikleri fotoğrafların sosyal medyada aldığı tıkların sayısıyla belirlerler. “Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi!” diyen Uğur Mumcu’nun cenazesinde buluşup, “unutmayacağız, hesabını soracağız” diye slogan atanlar, sonradan her şeyi kanıksadıkları gibi bu cinayeti de kanıksadıklarından yaratılan dikensiz gül bahçesinde bir gül olabilmek için, kaleyi içten fethetmeye çalışır dururlar. Maksat, kaleleri düşmesin. O mezarları dikenler bürür sonra.
Sosyal demokrat belediyecilik, artı paralarla gizli zam yaptı, bir lise öğrencisi kartında kontör olmadığı için okula yetişmek isterken, mezuniyetine iki gün kala, tellerden atlayarak, özgürlüğüne koşmak için değil fakat… İl başkanlığı seçimlerinde belediye yönetiminin desteklediği listeye oy verin de abiler, sonra kaleniz düşmesin. İzmir’de çekirdeğe çiğdem, simide gevrek diyenler Berkay Çiftçi’nin ölümüne ne diyecektir acaba? Hiçbir dilde karşılığı olmayan bir acı çöreklenir dikensiz gül bahçesinin dışında, kalelerini yıkmış olanların vicdanında. “O çocuğun ölümünden ben sorumluyum” diye uyuyamazlar. Berkay yitti, boynuna o yeşil fuları sarıp, gece trenlerine bindiğinden değil. Belediye yönetimi listelerine, milletvekili listelerine girmek için kalelerini düşürmeyen abiler, ablalar, ölümünden siz sorumlusunuz. Sizin o dikensiz gülden kaleniz de elbet bir gün düşecek. Bir çocuk tel örgülerden atlayıp kalenize girdiğinde…

Yorum bırakın